1 | abartı | bk. abartma 1. |
2 | abartma | Bir niteliği olduğundan üstün ya da aşağı gösterme sanatı. Türleri: 1. abartı,(es.t. tebliğ) Usça ve törece olabilen abartma. 2. boğunç (es.t. iğrak)Töreye göre olmayan, usça olabilen abartma. 3. şişirmece(es.t. gulüv) Usca ve törece de olanak dışı olan abartma. |
3 | abartmalı | Bir niteliği doğal ölçüsünün dışında gösteren. |
4 | abdal | Gezgin dervişlere verilen ad. Kimi halk ozanlarının adlarına eklenerek kullanılır: Yeşil Abdal, Pir Sultan Abdal, Muhittin Abdal vb. gibi. |
5 | Acem ağzı | Doğu Anadolu'da Acem ve Azerî ağzına benzetilerek söylenen bir ezgi biçimi. |
6 | Acem güzellemesi | Doğu Anadolu'da, sevi duygularını canlandıran türkü ezgisi. |
7 | Acem koşması | Aruzun "fâilâtün fâilâtün fâilün" kalıbı ile söylenen koşma. |
8 | Acem şikestesi | Acıklı ve dokunaklı bir ezgi ile söylenen türkü makamı. |
9 | aciz | 1. Düzyazıda, bir fıkranın son tümcesi. 2. Koşukta, koşanın ikinci dizesinin son yarısı. Karşıtı bk. sadır. |
10 | açık eğretileme | bk. eğretileme II, 1 a. |
11 | açık hece | Sonu ünlü ile biten, uzun okunmayan hece. Karşıtı bk. kapalı hece. |
12 | açık mektup | Kişi ya da kurumlara yazılmakla birlikte, kamuoyunu etkilemek amacıyla yayımlanan mektup, bk. mektup. |
13 | açık saçık | Sanatsal bir değer taşımayan, kişinin utanma duygusunu inciten ve göreneğe ters düşen (anlatım). |
14 | açıklayış | Sanatçının, örtülü olarak verdiği bir imgeyi ya da düşünceyi, sonradan belirtmesi. |
15 | açımlama | Bir tümcenin, bir koşuğun, bir yazının iyice anlaşılması için sözcüklerini, deyimlerini çağının özellikleri içinde yorumlayarak aydınlatma. |
16 | açımlayıcı | Açımlama işini yapan kişi. bk. açımlama. |
17 | ad değişimi | bk. değişmece. |
18 | ad oyunu | Anlatıma bir çeşni katmak için, bir özel adla bir cins adının birbiri yerine kullanılmasından doğan bir ündeş oyunu. Ör. Bana Tahir Efendi kelp demiş, İltifatı bu sözde zahirdir. Malikî mezhebim benim zira, İtikatımca kelp Tahirdir. (Nefi) |
19 | adcıI eğretileme | bk. eğretileme II, 3 a. |
20 | adem kasidesi | bk. kaside I, 3. |
21 | adıl öncelleme | Anlatımda, adılı addan önce getirme. Ör. O da olmuş vatan-cüda seyyar Ne hazin ağlıyor şu ebr-i bahar. (Muallim Naci) |
22 | adım | Batı yazınında, bir koşukta iki hecelik birimlerin her biri. |
23 | adlama | Dizelerinin ilk harfleri, yukarıdan aşağıya bir ad oluşturan koşuk. |
24 | adsayma | Ünlü bir özel adın, bir belirgin nitelik yerinde simge gibi kullanılması. Ör. Divan yazınında "Karun: pek zengin", "Yusuf : pek güzel." |
25 | ağıt | Bir ölünün, gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini arkada bıraktıklarının acılarını ya da büyük yıkımlarının acıklı etkilerini dile getiren halk şiir türü. Birçok Türk boylarında pek eski bir gelenektir: Birisi ölünce kadınlar toplanır, "ağıtçı" çağrılır. O, yanık bir sesle şiirlerini söyler, saatlerce ağlanır. İstif ve uyak bakımından "koşma"ya benzer. Divan yazınında bu tür koşuklara "mersiye" denir. |
26 | ağıt söylevi | Ünlü bir ölüyü anmak ve övmek için düzenlenen törende okunan söylev, bk. söylev. |
27 | ağıtçı | Ağıt söyleyen, ağıt yazan ozan. bk. ağıt. |
28 | ağlatı | Konusunu söylevsel ya da tarihsel kişilerin yaşamından alan, korku ve acıma duyguları uyandırmak amacı güden, genellikle bir yıkımla sonuçlanan, koşuk biçiminde oyun. |
29 | ahrem | Mef'ülün kalıbıyla başlıyan dördül ölçüleri. |
30 | ahrep | Mef'ülü kalıbıyla başlayan dördül ölçüleri. |