1 | acıklı komedi | Acıklı tarafı gülünç tarafından çok olan komedi. |
2 | açık hece | Kısa bir sesli ile biten hece. |
3 | açık iğretileme | (Söz sanatı terimi) Bir şeyi kendi adiyle değil, her hangi bir bakımdan benzetildiği başka bir şeyin adiyle anma. «Aslanlarımız geçiyor» demekle yiğit askerlerimizin geçtiğini kastettiğimiz gibi. |
4 | açık saçıklık | Sözde veya yazıda, görenek ve töre gereğince örtmece ile anlatılacak kavramları öz kelimeleriyle anlatma hali. Bu halde bulunan söze veya yazıya AÇIK SAÇIK (Cru) denir. |
5 | açık uyak | Sonu sesli ile biten uyak. bk. Uyak. |
6 | açıklık | Sözün veya yazının ne demek istediği hemen anlaşılacak derecede yerinde kelimelerden meydana gelmiş bulunma hali. Bu halde bulunan söze veya yazıya AÇIK (Vazıh, clair) denir. |
7 | açımlamak | Bir yazının anlaşılmasını kolaylaştırmak için orada geçen bazı kelime ve deyimleri aydınlatmak. Bu işi yapana AÇIMLAYICI (Sarih, Commentateur), meydana gelen esere AÇIMLAMA (Şerh, Commentaire) denir. |
8 | ad oyunu | (Söz sanatı terimi) Bir öz adın anlamından faydalanmak suretiyle kurulan cinas. |
9 | addeğişi | (Söz sanatı terimi) Aralarında, sebeple sonuç, yapanla yapılan, kaplıyanla kaplanan, iye ile iyeli gibi karşılıklı her hangi bir ilgi bulunan şeylerden birini ötekinin adiyle anlatma. O, kalemiyle geçiniyor. Bugün sobaları yaktık, Aksaray yangınında biz d |
10 | ademcilik | Yirminci yüzyılın başında Rusya'da ortaya çıkan bu edebiyat çığırı, simgeciliğe (symbolisme'e) karşı bir tepki olup eşyayı sanki Âdem'in göziyle görüyormuş gibi mistikçilikten uzak bir kavrayışla kavrıyarak gerçek anlamında kullanılmış kelimelerle anlatma |
11 | adım | Nazımda taylamın dayandığı hece birliklerine verilen ad, ki Türk ölçüsünde durakla ayrılan hece öbeklerinden, aruzda fâilâtün mefâilün feilün gibi cüzülerden, eski Yunan ölçüsünde kimi uzun, kimi kısa olmak üzere ikiden dörde kadar heceden ibaret olan par |
12 | adikavya | (Sanskritçe) Sanskrit dilinde yazılmış büyük destanlardan en büyük ikisine verilen ad. |
13 | adonik | Lâtin nazmında safik dönülerin sonuna getirilen bir çeşit dize. |
14 | ağırlama | Bir koşuğun sonuna, birine saygı göstermek için konulan dizeler. |
15 | ağış | Lâtin nazmında kuvvetli zamanı gösteren sesin yükselişi, Yunan tartısında ise zayıf zamanı işaretliyen elin veya ayağın kalkışı. |
16 | ağıtlama | Ölmüşleri anmak için yapılan âyinde okunan söylev. |
17 | ahrem | (Divan edebiyatı terimi) Mefûlün adımiyle başlıyan rubai. |
18 | ahrep | (Divan edebiyatı terimi) Mef'ûlü adımiyle başlıyan rubai. |
19 | akıcılık | İbarenin hiç bir ses pürüzü olmadan akar gibi söylenebilir olma hali (AKICI, Selis). |
20 | aksak | Eski Yunan ve Lâtin tartısında, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan bazı dizelere denir. |
21 | aktarmak | Tanık diye göstermek üzere veya başka her hangi bir maksatla bir metinden, kendi yazısına parça almak (AKTARIŞ, Citation). |
22 | alaca karanlık şiir | Yirminci yüzyıl başlarında İtalya'da meydan, almış, taşralı edasiyle yazılan gösterişsiz ve üzünlü bir şiir tarzı, ki adı eleştiriciler tarafından alay olsun diye konmuştur. |
23 | alçalan kerteleme | bk. Kerteleme. |
24 | aleksandrin dizesi | Orta çağda Fransa'da Büyük İskender hakkında yazılan destanda kullanılmış altı kısa - uzun adımdan ibaret dize şekli. |
25 | alınış | Birkaç anlamı bulunan bir kelimenin belli bir kullanıştaki anlamı. Kelimenin en geniş alınışı. Bu alınış yaygın değildir gibi. |
26 | alkaik | Eski Yunan şairi Alkaios tarafından ortaya konmuş bir çeşit tartı ve dönü şekli. |
27 | alkmanik | Eski Yunan şairi Alkman tarafından düzenlenmiş olduğu söylenilen bir tartı ve koşuk şekli. |
28 | altılı | Altı dizeli dönü veya kesek. |
29 | anakreontik | Eski Yunan dize şekillerinden bazısına verilen ad. |
30 | anılar | Tarihe yarar diye, önemli bir kimsenin gördüğü, yaptığı, düşündüğü şeyleri ve tanık olduğu olayları naklederek yazdığı eser. |